"Özür dilerim, özür dilerim, sana bunları yaşattığım için" dedi. Sonra diğer eş "ben de senden özür diliyorum" diyerek cevap verdi. Sonra kadın "seni seviyorum" dedi en kalbi sesiyle. Erkek biraz alışkanlıklarının tutukluğuyla bekledi. Ancak yüreğinin çağlayanı bu tutukluğu çözdü de "ben de seni seviyorum" sözleri akıverdi dilinden. "Sarılın" dedim, tarzım olmayan ancak içten bir söyleyişle. Sarıldılar.
Birbirlerine sarılan ve boşanmaktan vazgeçmiş bu çiftin ve benim, yani üçümüzünde gözlerinden sıcacık yaşlar akıyordu. Meslek hayatım boyunca dört-beş kez seansda ağladığım olmuştur. Ancak bu ilk defa şahit olduğum birşeydi. Çünkü bu sefer üçümüz de ağlıyorduk. Mutluktan, umuttan, gayretten, sonuçtan, sevginin zaferinden...
Medyadaki haber, üzücü. Tren kazası. Ölenler, yaralılar. Suçlular zanlılar. İhmaller endişeler. Günün içinde yüreğimize çöküverdi.
Görülmeyen kazalar. Duyulmayan çarpışmalar. İlişki rayındaki egolar. Kırılan ümitler, hayaller. Parçalanan hayatlar. Yalnızlığa gömülen insanlar. Anasız-babasız kalan çocuklar...
Karşımdaki çifte baktım... İçime ümit, yüreğime huzur doldu. Gözyaşlarımız ümidimizi suladı. İyiye, güzele dair...
"Teşekkür ediyorum; verdiğiniz emek için, şahsıma gösterdiğiniz teveccüh için, iletişim kalıplarını değiştirerek sorunları çözebildiğiniz için" diyerek o çifti uğurladım... Hayatlarının devam eden yolculuklarına. |